6 Aralık 2017 Çarşamba

Kürdilihicazkar çalar kendimden geçerim

Sokaklarda, yağmur altında yürüdüm, sıradan bir yürüyüştü. Ne düşündüm çok da hatırlamıyorum. Önemli şeyler düşündüm sanki, neden hatırlayamıyorum tam olarak? Önemli değil! Benim için önemli olan benim dışımdakiler için ne kadar önemli ki? Sanırım o nedenle hatırlayamıyorum. Kendim kendim de değil, başkası oldum sanki. O nedenle önemseyemedim, hatırlayamadım, neden yürüdüm, oysa sıradan bir yürüyüş yaptım. Aslında çok klasik bir durum sokakta yürümek, hele yağmur altında. Yağmur altında yürürken düşünmek, önemli şeyler düşünmek! Çok sıradan birşey! Bence öyle değil, ama "ben" olan "diğerleri" için kesin öyle. Yağmur var, soğuk var! Ne anlamı var. Otur evinde, bi kahve yap,çay yap kendine, kendin olan başkalarına değil, cümle aleme değil. Kendine yap. Önemli ya kahve içmek. Sıradan birşey ama, keyifli. Çay da olur. Yağmurlu havada çay da olur. O da yoksa, kesin kahve de yoktur. Sıradan bir durum değil! Yalnızlık muhabbeti şimdi burada çekilmez, ona hiç girme. Neyse ki kahve varmış. Kürdilihicazkar bir kafayla yağmurlu sokaklara bakmak en iyisi. Ne düşüncem sokaklarla sevişen yağmurlara bakarım, kahvemi içerim. Kürdilihicazkar çalar kendimden geçerim.

https://www.youtube.com/watch?v=K_6y91ETv5M

Buselikten açılmışken söz

Buselikten açılmışken söz
Neşe içinde aşkı tarif ederken
Bir yandan buselikçe cilveler
Bir yandan istihzalar
Aman da aman
Halim bil ki pek bir yaman
Bir yandan gül bir yandan diken
Buselikten açılmışken söz
Neşe içinde hüznü anlatırken
Bir yandan ümit bir yandan işveler
Aman da aman
Hüzne boğar melodisi her an
Ne baharı gösterir ne yazı
Kışta bahar sonbaharda bahar
Buselikten açılmışken söz







9 Eylül 2017 Cumartesi

Güller solarken bülbüle göçmek zamanıdır!

Yıllar hızla geçti, geçiyor... Bende olan bende sende olan sende kaldı. Yaşamın mutlu anları unutulur da neden hep cefaları hatırlanır? Çok acımasız değil mi? Mutluluklar bir gül gibi solarken cefaları dikenler gibi baki kalır. O halde cefada safayı bulmaktır aslolan. İşte ona kim var? Nasıl şikayet etmem ki... Bülbül gülden gül bülbülden şikayet etmez mi? Aşk ile demişken yanan ben oldum, el oldum. Sonbaharı kabullenmiş güller gibi solarken, bülbüle uçmak, göçmek zamanıdır. Ne de olsa başka diyarlarda açan güller vardır, vakit de vardır. Bana kalmak kışı beklemek, sana gitmek zamanı... Yaşam hikayeleri hep birbirine benzer. İyi kötü hikayenin bir kahramanı olarak oynar bu dünyadan gelir geçeriz. Biraz o biraz ben biraz sen oyalanıp göçeriz. Hikaye de oyun da devam eder. Cefada safayı bulmak lazımdır.

17 Ağustos 2017 Perşembe

Ama "çocukca" olmayan yalanlardan bahsediyorum

İnsan bazen "normal olmayan ben miyim" filan diye takar kafasına. Zannımız yaptıklarımızın "hep doğruluğudur". Hata olduğunu bildiğimiz hallerimizde mutlak bir "gerekçe"oluşur beynimizde, kalbimiz kabul etmese de. Başkalarını boşverdim de kendimizi bile tanıyamadığımız zamanlarımız oluyor. "Ulan ben bunu nasıl yaparım" filan diye içten içe söyleniriz. Ancak mutlaka "haklı" olduğumuzu düşünür, haksız olduğumuza bir türlü inanmak istemeyiz, kabul etmeyiz. İşte yalanlar çoğu zaman bu kafada başlıyor. Ama "çocukca" olmayan yalanlardan bahsediyorum.

Yanlışların kabullenilmediği çoktur, çünkü yaşamsal süreçler "kişisel menfaatleri" bilinç altına yerleştirmiştir. Annelerin yavruları için kendilerine ölüme atmaları, sevdiğini ispat etmek için insanların  saçma bir şekilde kendine zarar vermeleri gibi davranışlar bile "menfaatler" içerir. Anne yavrusu için ölümü göze alabilir , çünkü biyolojik olarak, bir refleks şeklinde kendi genlerinin devamını garantilemeyi hedefler. Biyolojik menfaatler vardır bir çok davranışımızda. Ancak yukarıda bahsettiğim durumlardan biraz farklı şeyler. Bu tür biyolojik menfaatlere can kurban. Ancak, işte insanoğlunun agresif yayılma ve hakim olma çabaları diğer canlı soylarını tehdit etmiyor mu? Menfaatlerimiz günübirlik şeylerdir çoğu zaman. Kendimize pay çıkar. Anne kendi çocuğu için ölümü göze alırken, yaşattığı kızını, başlık parasıyla istemediği biriyle evlendirme gibi çelişkileri de vardır yaşamda.

18 Haziran 2017 Pazar

9 Haziran 2017 Cuma

Kabullenmek zor!

Ağlamak istiyorum
Bir kahkaha geliyor
Şerefsizim anlam veremiyorum!
Ağlamak istiyorum!
Ah kahkaha!
Esniyorum!
Hüzün çuvallara sığmaz!
Ama nafile!
Ağlamak istiyorum!
Meğer ne zormuş!
Çok gözyaşı gördüm aslında!
Ne zormuş gözyaşı dökmek!
Görmek başka dökmek başka!
Bir kahkaha geliyor!
Bahsine girerim aynen öyle!
Ağlamak zormuş!
Ya da kolay!
Aslında kolay da
Kabullenmek zor!
Şerefsizim! Kabullenmek zor!




Karga'yla yüzleşme

Dünya evrende bir nokta bile değildir! Sen kimsin ki insan! Diğer canlıların senin hizmetine verildiğine inandın mı? O karga var ya o karga! Haline gülüyor da sen hala kargadan medet umuyorsun! Karga'nın keyfi yerinde de senin değil! Bak bu kesin bilgi! Oturup kargayla yüzleşmeden olmayacak, keyifli olmayacak bu yaşam!

8 Nisan 2017 Cumartesi

Ankara kafası

Metrodan inip caddeye yürürken aklıma geldin
Neden öyle aklıma girdin bilemedim
Pek umursamadım da aslında
Akla giren çıkmaz ya
Öyle çıkmaz halde yürüdüm sokaklar boyunca
Bi kahve içtim olmadı
Bi bira çaktım o da olmadı
Ankara kafası olunca
Aynı sokağa geri döndüm
Bir mekana atıp kendimi
Bi kahve bi bira filan derken
Aklıma iyice çakıldın ya
Bi gitmez oldun
Aramak ta içimden gelmiyor
İşte Ankara'nın sevdiğim halleri
Kimseye görünmeden
Bi bira çakarsın bir daha
Derken ararsın işte
Aklına geleni
Tunalı filan derken
Aklına geleni söyler ...

Çok küçüklerdi ama çok fazlalardı!

Bir gün bir çam ağacı olmuştum. Dallarım iğne yapraklarım vardı. Çok emek harcayıp ormandaki en büyük ağaç bile olmuştum. Tüm diğer ağaçları kuş bakışı görüyordum. Hatta diğer dalları iğne yaprakları olan çam ağaçlarını bile. Çok küçüklerdi gerçekten. Saygıyla eğilmiş gibilerdi. Belki gibisi fazla. Tüm diğer ağaçlar yaprak döker saygıda kusur etmezlerdi. Küçük çam ağaçları inatla bunu yapmazdı. Olsun en büyükleri bendim. Onlar çok küçüklerdi gerçekten. Ama canımı sıkan şey; çok fazla olmalarıydı. Çok küçüklerdi ama çok fazlalardı!

Kaldık işte uzaklarda

Uzaklardasın
Hep uzaklardayız
Ne bulutlar geldi geçti aramızdan
Ne yağmurlar getirdi
Ne sisler çöktü aramıza
Uzaklardasın
Ne fırtınalar geldi geçti
Ne yapraklar süpürdü
Dilekler tuttuğumuz ağaçlardan
Ne kadar çırpınsak da olmadı
Kaldık işte öyle uzaklarda
Ne sözler söylendi
Ne şarkılar söylendi o sofralarda
Kafalar güzelken bile
Kaldık işte uzaklarda
Ne baharlar geldi geçti
Baharımız kış yazımız sonbahara dönüştü de
Bilemedik
Kaldık işte
Uzaklarda




Çocuktum işte

Çocuktum
Ayrılık yoktu
Ölüm nedir bilmezdim
Acı bedensel bir şeydi
Çocuktum
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Kendimi bilmezdim
Dost düşman ayrımı nedir bilmezdim
Çocuktum işte
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Hasret nedir bilmezdim
Ne geleni ne gideni
Beni benden alanı
Ne de benden gideni bilirdim
Çocuktum işte
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Kalamadık ya öyle!



5 Mart 2017 Pazar

Söyle

Bilmem ki hangi yol sana uyar!
Hangi sefere biletin?
Kimse bilmez en başta
Bir sen bir ben
Hangi güne denk gelir ki
Gidişin!
Doğum günüme de olsa
Kimse bilmez!
Hangi duygulara yelken açtın öyle?
Hangi güzel günümüze denk gelir ki?
Haydi söyle
Merak etme, kimse bilmez.
Hangi güzel şehir ışıkları karşılayacak seni acaba?
Neşeli yüzünde gölgeler oluşacak mı?
İçinde sakladığın gözyaşında yansıyacak mı acaba o ışıklar!
Haydi söyle, hiç bir anlamı olmasa da!
Hiç olmazsa kendine söyle
Yalnız sen bil!


14 Şubat 2017 Salı

Benden geriye kalan

Öyle gizlenmeden
Apaçık, pervasızca
Benden geriye kalan!
Son gördüğündür!

4 Şubat 2017 Cumartesi

Avuçlarımda sandığım şey nasıl da orada değilmiş?

Hani demiştin ya; "50 yaşına gelmişim, bu yaşam nasıl da geçmiş, nasılda avuçlarımda sandığım şey uçup gitmiş"... öyle bahsetmiştin kardeşinden! 
Avuçlarımda sandığım şey nasıl da orada değilmiş?

Yaşamın basitliğidir kafamızı karıştıran!

Yaşamın basitliğidir kafamızı karıştıran!

Ben sadece yaşama aitim!

Bana ait değilsin de ne demek?
Ne toprağım, ne kedin, ne de araban!
Kaldı ki onlar da sana ait değil!
Ben sadece yaşama aitim!
O ne derse artık!
Ne takdir ederse!


Ölüm yaşamı yok kılmaz!

Kaybeden kazanan yok ki bu yaşamda!
Yaşam kimseyi ayırmıyorken
Bize ne oluyor?
Ölüm yaşamı yok kılmıyorken
Kalanlara ne oluyor?
Herkes kendi aşkını yaşıyorken
Seven, sevmeyen de ne oluyor?
Senin nefesin sana, benim nefesim bana
O halde
Kalbindeki nefrete ne oluyor?






Benim yolum belli


Benim yolum belli
Hikayesi yok
Anlatılacak pek bişi de yok aslında
Bana gitmek düşer
Hikayelerinle başbaşa kal,
Sana binlerce yol!
Benim yolum belli!
Fazla sağa sola sapmadan
Hani dosdoğru dedikleri
Gidiyorum, ama yalnız!
Hoşçakal demeden
Dosdoğru, bildiğim yoldan!