8 Nisan 2017 Cumartesi

Ankara kafası

Metrodan inip caddeye yürürken aklıma geldin
Neden öyle aklıma girdin bilemedim
Pek umursamadım da aslında
Akla giren çıkmaz ya
Öyle çıkmaz halde yürüdüm sokaklar boyunca
Bi kahve içtim olmadı
Bi bira çaktım o da olmadı
Ankara kafası olunca
Aynı sokağa geri döndüm
Bir mekana atıp kendimi
Bi kahve bi bira filan derken
Aklıma iyice çakıldın ya
Bi gitmez oldun
Aramak ta içimden gelmiyor
İşte Ankara'nın sevdiğim halleri
Kimseye görünmeden
Bi bira çakarsın bir daha
Derken ararsın işte
Aklına geleni
Tunalı filan derken
Aklına geleni söyler ...

Çok küçüklerdi ama çok fazlalardı!

Bir gün bir çam ağacı olmuştum. Dallarım iğne yapraklarım vardı. Çok emek harcayıp ormandaki en büyük ağaç bile olmuştum. Tüm diğer ağaçları kuş bakışı görüyordum. Hatta diğer dalları iğne yaprakları olan çam ağaçlarını bile. Çok küçüklerdi gerçekten. Saygıyla eğilmiş gibilerdi. Belki gibisi fazla. Tüm diğer ağaçlar yaprak döker saygıda kusur etmezlerdi. Küçük çam ağaçları inatla bunu yapmazdı. Olsun en büyükleri bendim. Onlar çok küçüklerdi gerçekten. Ama canımı sıkan şey; çok fazla olmalarıydı. Çok küçüklerdi ama çok fazlalardı!

Kaldık işte uzaklarda

Uzaklardasın
Hep uzaklardayız
Ne bulutlar geldi geçti aramızdan
Ne yağmurlar getirdi
Ne sisler çöktü aramıza
Uzaklardasın
Ne fırtınalar geldi geçti
Ne yapraklar süpürdü
Dilekler tuttuğumuz ağaçlardan
Ne kadar çırpınsak da olmadı
Kaldık işte öyle uzaklarda
Ne sözler söylendi
Ne şarkılar söylendi o sofralarda
Kafalar güzelken bile
Kaldık işte uzaklarda
Ne baharlar geldi geçti
Baharımız kış yazımız sonbahara dönüştü de
Bilemedik
Kaldık işte
Uzaklarda




Çocuktum işte

Çocuktum
Ayrılık yoktu
Ölüm nedir bilmezdim
Acı bedensel bir şeydi
Çocuktum
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Kendimi bilmezdim
Dost düşman ayrımı nedir bilmezdim
Çocuktum işte
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Hasret nedir bilmezdim
Ne geleni ne gideni
Beni benden alanı
Ne de benden gideni bilirdim
Çocuktum işte
Dondurma bildiğin dondurmaydı
Kalamadık ya öyle!